İran, Hamas’ın İsrail’e saldırısının arkasında mıydı?
Hamas’ın Cumartesi günü İsrail’e yönelik benzeri görülmemiş saldırısıyla İran’ın bir ilişkisi olup olmadığı sorgulanıyor.
Wall Street Journal’da yer alan bir haberde ismi verilmeyen Hamas ve Hizbullah üyelerinin İran’ın saldırıya bir hafta önce onay verdiğini söylediği öne sürülüyor.
Bu iddianın doğru olup olmadığı, savaşın gidişatını belirlemek açısından son derece önemli.
Hamas saldırısının arkasında İran’ın olduğu ortaya çıkarsa, şu anda Gazze ile sınırlı gerginlik bölgesel bir çatışmaya dönüşebilir.
İran, saldırıları kutlayıp övse de olayla ilgisi olduğu yönündeki iddiaları reddediyor.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, bugün televizyon üzerinden yaptığı açıklamada İran’ın saldırılarda parmağı olduğunu yalanladı ama “Siyonist rejime saldırıyı planlayanların ellerinden öpüyoruz” dedi.
Saldırının İsrail’in askeri ve istihbarat teşkilatına “kolayca onarılamayacak”, “telafi edilemez bir yenilgi” verdiğini söyleyen Hamaney, “Bu felaketin sorumlusu Siyonist rejimin kendi eylemleri” ifadelerini kullandı.
İran Dışişleri Bakanlığı ise geçtiğimiz günlerde, “İran’ın rolüyle ilgili suçlamalar siyasi nedenlere dayanıyor”, ve “İran diğer ülkelerin karar alma süreçlerine müdahale etmiyor” demişti.
Ancak bu ifadelerin doğruyu ne kadar yansıttığı, saldırının arka planında ne olduğu bilinmiyor.
İran, Hamas’ın en önemli destekçisi ve örgüte yıllardır maddi kaynak ve askeri eğitim sağlıyor.
BBC’ye konuşan Gazi Hamad adlı bir Hamas sözcüsü, grubun saldırı için doğrudan İran’dan destek aldığını ve İran’ın “Filistin ve Kudüs kurtarılana kadar Filistinli savaşçıların yanında yer alma” sözü verdiğini söyledi.
ABD ise saldırıların arkasında İran’ın olduğuna dair “henüz” kanıt görmediğini, ancak Hamas ile İran arasında “kesinlikle uzun bir ilişki olduğunu” kaydetti.
İran, Hamas’ın önde destekçileri arasında
Tahran, 1987’de kurulan Hamas’ın önde destekçileri arasında ve örgüte uzun yıllardır mali yardım ve büyük miktarda silah sağladı.
İsrail bu yüzden yıllardır İran’ın Gazze’ye giden tedarik yollarını engellemeye çalışıyor.
Bunların arasında Sudan, Yemen, Kızıldeniz’deki gemiler ve Sina Yarımadası’ndaki Bedevi kaçakçılar bulunuyor.
BBC’ye konuşan İsrail’in dış istihbarat teşkilatı Mossad’ın eski üst düzey yetkililerinden Haim Tomer, “İran’ın olaya dahil olduğunu varsaymanın abartılı olmadığını” söyledi.
Tomer, “Bu gördüğümüz, İran’ın İsrail ile Suudi Arabistan arasında barış anlaşması yapılacağı yönündeki haberlere verdiği yanıt” dedi.
Ancak Tomer, İran’ın Cumartesi günkü saldırı emrini verdiği yönündeki iddiayı “biraz hantal” bulduğunu söyledi.
“Evet, İran’ın Hamas’ın bir numaralı ekipman sağlayıcısı olduğu ve onları Suriye’de, hatta bazı iddialara göre İran’da eğittikleri doğru” diyen Tomer, İsrail’in son aylarda Hamas yetkililerin hareketlerini izlediğini söyledi.
“Salih el Aruri (örgütün askeri kanadının başı) ve diğer Hamas liderleri gibi kişilerin Lübnan ve İran arasında gidip geldiğini, bizzat Hamaney de dahil olmak üzere yetkililerle toplantılar yaptığını gördük” diyen Tomer, bu “yakın ilişkinin” saldırının zamanlamasını açıklamak için yeterli olmadığını belirtti.
Tomer, “Hamas, İsrail’deki iç çatışmayı dinliyordu. İran her türlü lojistik ve askeri gerekliliği destekliyor, ama kararın en az yüzde 75 oranında Hamas liderlerine ait olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“Saldırı kararı Hamas tarafından alındı”
Tel Aviv Üniversitesi’nden İran uzmanı Raz Zimmt de Tomer ile aynı fikirde.
Dün sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Zimmt, “Bu bir Filistin hikayesi” dedi.
Wall Street Journal (WSJ) haberine göre İran, geçtiğimiz Pazartesi Beyrut’ta yapılan bir toplantıda saldırıya yeşil ışık yaktı.
WSJ’ye konuşan Hamas ve Hizbullah kaynakları, İran Devrim Muhafızları’ndan subayların Cumartesi günü gerçekleştirilen karmaşık hava, kara ve deniz operasyonunu düzenlemek için Ağustos ayından bu yana Hamas ile birlikte çalıştığını öne sürdü.
Hamas’ın saldırısına ilişkin paylaşılan videolar, örgütün geçmişte İsrail’in Gazze Şeridi’ni çevreleyen güvenlik çitini aşmaya yönelik girişimlerinden çok daha sofistike bir planlamaya işaret ediyor.
Roketlerin, insansız hava araçlarının, kara araçlarının ve paraşütlerin eş zamanlı kullanımı, operasyonu düzenleyenlerin Ukrayna’daki gibi hibrit savaşın güncel örneklerini incelediklerini akla getiriyor.
Ancak Raz, saldırı kararının “Filistin gerçekliğinden kaynaklanarak kendi çıkarları doğrultusunda Hamas tarafından” alındığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:
“Hamas, İran yardımı kullandı mı? Kesinlikle evet. İran’ın bu saldırıda bir çıkarı var mı? Evet. Hamas’ın operasyon için İran’ın iznine ihtiyacı var mı? Hayır.”
Eski Mossad yetkilisi Haim Tomer, Hamas’ın elit birimlerini birkaç yıldır geliştirdiğini, ancak bu birimlerin “yine de eski seviyelerinin üzerinde performans sergilediğini” belirtiyor.
İsrailli yetkililer bundan sonra ne olacağını ve İran’dan daha açık bir müdahalenin olup olmayacağını anlamak için kuzey ve güney sınırlarını izliyor.
İran’ın Lübnanlı müttefiki Hizbullah, İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’ne şimdiden iki küçük çaplı saldırı gerçekleştirdi.
İsrail ordusu, Lübnan içindeki hedefleri vurmak için helikopter kullandığını açıkladı.
Raz, “Hamas operasyonu, Orta Doğu’da gerçekliği değiştiren bir olay ve İran’ı destek ve koordinasyon katkısından uzaklaşıp daha doğrudan müdahale etmeye zorlayabilir, özellikle de İsrail’in tepkisinin Hamas’a ciddi bir meydan okuma oluşturması durumunda” ifadelerini kullandı.
BBC Farsça’dan Kayvan Hosseini: İran’ın İsrail ile çatışması pek mümkün görünmüyor
BBC Farşça ekibinden Kayvan Hosseini durumu şu şekilde değerlendiriyor:
İran devletinin propaganda makinesi, hiç durmadan kurtarılmış bir Kudüs tasvir etti.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in 2015’te yaptığı, “İsrail 25 yıl içinde artık var olmayacak” şeklindeki cüretkar açıklaması, İran’ın dört bir yanındaki şehir duvarlarına ve pankartlara yazılı.
Tahran’ın Filistin meydanında, Hamaney’in tahminlerine dayanarak İsrail’in kehanet edilen çöküşüne yol açan sembolik geri sayım bunun kanıtı.
Bu kadar agresif bir resmi görüşe rağmen, uzun süredir devam eden inanç bunların boş tehditler olduğu yönündeydi.
Coğrafi tampon bölge, İsrail’in askeri gücüne ilişkin algılar ve ABD’nin İsrail’e sarsılmaz desteği gibi faktörler, tam kapsamlı bir çatışmanın hep mantıksız görünmesine neden oldu.
Çatışmanın yoğunlaşması durumunda İran hükümetinin iç zorlukları görmezden gelip çok tehlikeli bir mücadeleye dahil olması zor olacaktır.
Geçtiğimiz yıl, İran rejimine onlarca yılın muhtemelen en büyük varoluşsal tehdidini oluşturan devrimci bir coşkuya tanık olduk.
Bu, rejimin meşruiyetinin kırılgan doğasının ve teokratik modeliyle ilgili derin, yaygın hayalkırıklığının altını çizdi.
Böyle bir gerçeklik, rejimin Filistinli müttefiklerini destekleme olanağını da sınırlayabilir.